DÜNYANIN ‘REİS’E İHTİYACI VAR

 

Dünya üzerinde adaletsiz bir gelir dağılımı, güçlünün zayıfı ezdiği, zalimin zulmüyle mazluma yaşam hakkı vermediği bir dönemi yaşıyor. Sözde dünyanın “büyük ve güçlü” ülkeleri, demokrasi çığırtkanlığı kisvesi altında “adalet götüreceğim” dediği yerlere kan ve gözyaşı, yokluk ve sefalet taşıyor.

Böyle bir çağda, insan haklarından, hukuk düzeninden, adil ve onurlu bir yaşamdan yoksun bırakılan ülkeleri ve bunların idarecilerini her gün ekranlarda görüyoruz. Geçmişte, “Rabbim Allah’tır!” diyenlerin, hakkı söyleyenlerin başına gelenler, şimdi aynı doğruyu “Dünya beşten büyüktür!” şeklinde ifade eden, mazlumun yanında, zalimin karşısında duran, “sömürüye hayır” diyen, bir damla petrol için binlerce masunun kanının akmasına karşı çıkanların başına da getirilmeye çalışılıyor.

“Böyle gelmiş ama böyle gitmez!” diyen, Hz. Cafer gibi hakkı ve doğruyu söyleyen, Hz. Hamza gibi cesaretiyle ümmetin sesi olan, Recep Tayyip Erdoğan’ın başına getirilmeye çalışılıyor. Küfür dün ne ise bugünde aynı... Zulüm dün ne ise bugün de aynı...

Zaman değişse bile küfür ve iman mücadelesi değişik ad veya şekillerde aynen devam ediyor. Hak ile batılın mücadelesi, hangi tarihte, çağda, devirde ya da coğrafyada olursa olsun, sürüyor. Bugün, Türkiye’nin başına gelenler ve getirilmek istenen haince, kalleşçe planların altında, geçmişte “Rabbim Allah’tır!” dediği için işkencelere uğrayanların, iftira edilen, zulmedilen inançlı insanların başına gelenlerle aynı sebepler yatıyor. 

Peygamberlikle görevlendirilmeden önce de Mekke’de herkesin saygısını ve güvenini kazanıp, ‘Muhammed-ül Emin’ sıfatını hakkıyla alan hatta mazlum ve mağdurların müracaat kapısı haline gelen, yirmi beş yaşında kabileler arası rekabet konusu olan ‘Hacer-ül Esved’ taşının yeniden Mekke duvarlarına yerleştirilmesi işi, ‘ortak bir kararla’ ona verilen kişi, Hz. Muhammed s.a.v.idi. Dost, düşman herkesin teveccühünü kazanmış, uyguladığı isabetli kararlar ile kendisine verilen ‘Emin’ unvanını hak ettiğini her fırsatta göstermiştir. Oysa Ebu Kubeys dağına çıkıp, “Allah tarafından peygamber seçildiğini” ilan etmesiyle, müşriklerin dünü unutması bir oldu. Kendi aralarında geçirdiği kırk yılı ve ona verdikleri ‘Emin’ sıfatını unutup, her türlü iftira, yalan, tehdit ve şantaja hemen başlamadılar mı? Nihayetine baktığımız zaman Allah (CC.) nurunu tamamlıyor. İslam yer yüze dağıldı ve her geçen gün biraz daha gönüllere, beldelere girmeye devam ediyor.

Ne yapsalar, önünün kesilmesi mümkün değil.  İsra Suresi 81’inci ayette denildiği gibi:  “Hak geldi batıl zail oldu. Batıl yıkılmaya mahkûmdur.”  Ya da Rum Suresi 60’ıncı ayet: “Sen sabret. Şüphe yok ki, Allah'ın vaadi haktır ve kati surette imanı olmayanlar, seni hafif görecek olmasınlar.” Kuranı Kerim’de “Usvetün Hasenetün” denilerek övülen, Peygamber Efendimiz, Azhab Suresi 21’inci ayette, “Onda sizin için en güzel örnekler vardır” buyrularak anlatılmıştır.  Efendimizin (s.a.v.) başına gelenler, bugün aynı şekilde bu ümmetin umudu, duası ve lideri olan kişilerin başına gelmiyor mu? Geçmişte ümmete önderlik etmek, hizmet etmek isteyenlerin başına gelenler, bugün de ümmetin sesi olmaya çalışan Erdoğan’ın başına gelmiyor mu? Getirilmek istenmiyor mu? Peygamber Efendimizin (s.a.v) yaşadığı hayat, ümmetin yaşayacağı hayatın özetidir. Bizler ise onun yaşadığı hayatın en geniş tafsilatını yaşıyoruz. 

Örnek O’dur. O’nun hayatına baktığımız zaman dostu ve düşmanı çok daha iyi tanırız. Dünkü küfür ile bugünkü küfür aynı. Değişen sadece zaman olmuştur.  Peygamberimiz hadisi şerifinde, “Küfür tek millettir” Kuran-ı Kerim ise Enfal Suresi 73’üncü ayette “Kâfir olanlar birbirlerinin dostlarıdır” demiyor mu?” Zulüm tek millet, mazlum tek millettir. İnananlar tek millet, müşrikler tek millettir. Bugünkü zulüm de dünkü zulümle aynıdır.

Sadece Ammarlar, Yasirler, Bilaller, Habbablar değişti. Dünkü Ebu Cehillerin yerini, bugünkü Ebu Cehiller aldı. Bakara Suresi 105’inci ayette deniyor ki: “Kitap ehlinden olan kâfirler de müşrikler de size Rabbinizden bir hayır inmesini istemezler.” Dinsizliğin ismini değiştirdiler, bunu ‘medeniyet’ olarak sunmaya çalıştılar. ‘Dinler arası diyalog’ diyerek, düşman olduğu Kuran’da apaçık belirtileri, dost gibi göstermeye çalıştılar.  Dünkü Müseylemet-ül Kezzablar ile bugünkü hainler, yalancılar, iftiracılar ve ‘FETÖ’cüler’ aynı.

Değişen tek şey: Küfrün isim babaları, hainlerin usul ve yöntemleri… Vahşetin adı, nasıl ki ‘demokrasi götürmek’, sömürünün adı ‘İnsan Hakları götürmek’ olduysa, bunun adı da ‘hizmet götürmek’ oldu. “Hizmet ediyoruz” derken, asıl hizmet edenlere zulmedip, müşriklerin ekmeğine yağ sürdüler. Hakkın izinden yürüyen, Allah için Hakkı tutup kaldıran, mazluma umut, zalime korku salan ve dünyanın beklediği, ümmetin ihtiyaç duyduğu lider, bu dönemde Türkiye’de ortaya çıktı. ‘Reis’ lakabı ile anılan Erdoğan, Türkiye için de, dünya için de zalime karşı mazlumun sesidir. Bu nedenledir ki nerede bir mağdur toplum varsa, onu sevmekte, dua etmektedir. Filistin’de, Arakan ’da, Suriye’de, Halep’te mazlumların hakkını savunan ‘Reis’tir.

Bundan dolayı ona da düşmanlık edilmiyor mu? Elbette küfür sona erecek, Hak hakim ve kaim olacaktır. Ancak kıyamete kadar sürecek bu mücadelede Hakkın yanında olanları, insanlık baş tacı edecektir.  İnananlar, 15 Temmuz 2016’da vatan aşkını gösterdi. Pek çokları şehadet mertebesine erişti, çoğu da gazi oldu. Sünnetullahı yerine getirmek için gözlerini kırpmadı, bir an düşünmedi. “Küfür ne yaparsa yapsın Hak, hakim olacaktır!” dedi. 

Dünyanın Reis’e, reislere ve böyle ümmete ihtiyacı var. Yoksa halimiz nice olurdu? Yaşanan süreç gösterdi ki, her Müslüman’ın da durduğu yeri iyi tayin etmesi lazım. Şöyle bir durup, nerede durduğumuza bakmamız lazım. Müseylemet-ül Kezzablar ile mi yoksa Allah ve Resulü’nün yolunda yürüyenlerle mi aynı yerde duruyoruz? Ümmetin umudu, duası olan Erdoğan ile mi yoksa küfre, batıla hizmet eden sözde hocalarla mı, imamlarla mı? Ya Rab, Hudeybiye’de Habibullah’ın huzurunda Sana verilen ‘Misak’ gibi bir misak ile söz veriyoruz. Ya Rab, Senin iznin ve yardımın ile Reisi asla yalnız bırakmayacağız.

 

 

 


أقيون يدعو لمناصرة أردوغان

 

بقلم بهاء الدين أقيون

 

يشهد العالم حقبة من الزمن يسودها التوزيع غير العادل للثروات، ويسحق فيها القويُّ الضعيفَ، ويسلب الظالم بظلمه حق الحياة من المظلومين. وتحمل دول العالم التي تزعم أنها “دولٌ عظمى وقويةٌ” الموت والدمار والفقر والبؤس إلى الدول التي تزعم أنها تحمل لها “العدالة” وهي تتخفى خلف ستار الترويج للديمقراطية. نشاهد في هذا العصر دولاً تُسْلَبُ فيها حقوق الإنسان، وتُنْتَهَكُ فيها سيادة القانون والحق في حياةٍ كريمةٍ وعادلةٍ وحكام هذه البلاد المتخاذلين على شاشات التلفاز في كل يوم.

يتعّرض اليوم الذين ناصروا الحق، وقالوا ” إن العالم أكبر من خمس” ووقفوا مع المظلوم ضد الظالم، وقالوا “لا للاستعمار”، وعارضوا سفك دماء الآلاف من الأبرياء من أجل قطرة نفط، تماما كما تعّرض الذين ناصروا الحق وقالوا “ربنا الله!” إلى المصاعب والتعذيب. وتجري المحاولات للنيل من رجب طيب أردوغان لقوله “إن الأمور جرت هكذا ولن تسير كذلك بعد الآن”، وجهره بالحق مثل سيدنا جعفر، وصدعه بصوت الأمة في
شجاعة سيدنا حمزة.

فالكفر ما زال على حاله لم يتبدل … والظلم ما زال على حاله لم يتبدل … وما زال الصراع بين الكفر والإيمان مستمر بمسمياتٍ وأشكالٍ مختلفةٍ وإن تبدل الزمان، وما زال الصراع بين الحق والباطل مستمراً رغم اختلاف الأزمنة والأمكنة.

وما تتعرض له تركية اليوم من مخططات خائنة وغادرة تكمن وراءها نفس الأسباب التي تعرض
من أجلها المؤمنون الذين قالوا “ربنا الله” من التعذيب والكذب والافتراء والظلم.

كان نبينا محمد صلى الله عليه وسلم محل احترام جميع الناس وثقتهم حتى لقب بمحمدٍ “الأمي
ن”، وكان أمل المظلومين والملهوفين. وقد اتفقت القبائل على أن يضع الحجر الأسود في مكانه وهو ما يزال في الخامسة والعشرون من عمره حين تنازعوا فيما بينهم. لقد نال احترام الجميع، وأثبت أنه يستحق لقب “الأمين”بجدارةٍ من خلال مسيرة حياته وقراراته الصائبة. ولكن .. ألم ينسَ المشركون كل هذا بمجرد وقوفه على جبل أبي قبيس وإعلانه أنه “رسول الله، ألم يتجاهلوا الأربعين عاماً التي قضاها بينهم رسول صل
ى الله عليه وسلم، ولقب “الأمين” الذي أطلقوه عليه حتى افتروا عليه، وكذبوه، وهددوه كي يتراجع عن دعوته؟. ولكن الله متم نوره دائماً. والإسلام انتشر في كل بقاع الأرض، وما زال يفتح القلوب والبلدان الجديدة في كل يوم. ولن ينجحوا أن يحولوا دون انتشار الإسلام مهما حاولوا. وسيبقى الحق كما يقول الله في كتابه الكريم في سورة الإسراء الآية 81: ” وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ ۚ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا”. أو في سورة الروم الآية 60: “فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ”. لقد أثنى الله على رسوله في كتابه المبين بالأسوة حسنة، كما قال في سورة الأحزاب الآية 21: ” لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ”.

ألم يتعرض الزعماء الذين باتوا أمل هذه الأمة ودعاءها في يومنا هذا إلى ما تعرض إليه نبينا صلى الله عليه وسلم؟ ألم يتعرض أردوغان الذي يسعى إلى أن يكون صوت الأمة اليوم إلى ما تعرض إليه القادة الذين قادوا هذه الأمة وخدموها؟ أو لم يسعى أعداء الأمة إلى ذلك.

إن حياة رسول الله صلى الله عليه وسلم ملخص لحياة الأمة. ونحن نعيش التفاصيل الكبيرة
الدقيقة لهذه الحياة الكريمة. إنه قدوتنا. نتعرف على أصدقاء الأمة وأعدائها من خلال التأمل في حياته، فالكفر لم يتغير ولم يتبدل أبداً، وكل ما تبدل هو الزمان.

إن ملة الظلم واحدة وملة المظلوم واحدةٌ أيضاً. وإن ملة المؤمنين واحدةٌ وملة المشركين واحدةٌ ايضاً. والظلم هو هو في الماضي وفي الحاضر. ولكن تغير عمار وياسر وبلال وخباب، وحلّ مكانَ أبي جهل الماضي أبو جهلٍ آخر. والله تعالى يقول في كتابه الكريم في الآية 105 من سورة البقرة:

” مَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلَا الْمُشْرِكِينَ أَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْ ۗ”. لقد بدلوا اسم الكفر وقدموه لنا باسم “الحضارة”. وحاولوا أن يظهروا أعداء الأمة الذين يذكرهم القرآن على أنهم أصدقاء من خلال “الحوار بين الأديان”. ومسيلمة الكذّاب يتجسد اليوم في مجموعة الخونة والمفترين وأعضاء حركة غولَن. ولم يتبدل شيئٌ سوى أسماء أصحاب الكفر وأساليب الخيانة. لقد أصبحت الوحشية عنواناً الترويج “للديمقراطية”، وأصبح الاستعمار “دفاعاً عن حقوق الإنسان”، وباتت الخيانة تعني “تقديم الخدمات”، وظلموا الذ
ين يخدمون الدين بحقٍّ، وعملوا من أجل مصلحة المشركين تحت مسمى “تقديم الخدمات”.

لقد هيأ الله تعالى في تركية الآن قائداً يسير على درب الحق وينصره باسم الله، وبات أمل المظلوم، ورعب الظالم. إنه الزعيم الذي ينتظره العالم وتحتاجه الأمة. إنه أردوغان الذي يلقب ب “الرئيس”. إنه صوت المظلومين في تركية وفي العالم ضد الظلمة. وهذا وحده تفسيرٌ للحب والدعاء الذي تتوجه به من أجله كل المجتعات المظلومة في جميع أنحاء العالم. إنه “الرئيس” الوحيد الذي يدافع عن حق المظلومين في فلسطين وميانمار وسورية… أليس هذا هو السبب الوحيد الذي يثير الرعب والعداء عند الظالمين؟!.

لا شك بأن الكفروالباطل زاهق وزائل، والحق باقٍ قائم. وفي خضم الصراع المستمر الدائم بين الحق والباطل ستخلد البشرية أسماء الذين جاهدوا في سبيل الحق. لقد أظهر المؤمنون معنى حب الوطن في 15 تموز 2016. ونال الكثير منهم مرتبة الشهادة، ونال الكثير منهم مرتبة الغزاة المجاهدين. لم يتوانوا أ
بداً ولم تثبط لهم همةٌ عن نصرة سنة الله في الأرض. وقالوا:”إن الحق قائم ومنتصر رغماً عن كل محاولات الكفر

لقداظهرت الاحداث التي نعايشها انه يجب على كل مسلم ان يحدد موقفه جيدا وعلينا ان نراجع انفسنا ونحدد مواقفنا  هل نقف الى جانب أشباه مسيلمة الكداب أم الى جانب الذين يتبعون سنة الله ورسوله  هل نقف الى جانب اردوغان ام الى جانب من يعملون ضد مصالح الدين والوطن

اللهم يارب اننا نعاهدك كما عاهدك
المسلمون امام حبيبك في الحديبية باننا لن نتخلى أبدا عن نصرة رئيسنا باذنك وعونك

 

 

 

 

Yorumlar (0)

+ Yorum Yaz